Sosyal Medya

Makale

Bir Yöntemin Yokluğu…

Tartışmaları izlemeye çalışıyorum. SaÄŸ, sol, muhafazakâr ya da Ä°slamcısı fark etmiyor. Hiç kimse (istisnalar hariç)tam olarak ya ne söylediÄŸini bilmiyor ya da söylediÄŸi ÅŸey durum, konum ve psikolojik vasata göre deÄŸiÅŸiyor. Son seçim süreci ve ÅŸu an mevcut durumda yapılan tartışmalara bakın olguyu yakından görme imkânınız doÄŸar. Herkes kendini, siyasetini, içinde bulunduÄŸu kliÄŸi haklı çıkarma uÄŸraşısında…

Hâlbuki ÅŸahitlik için vicdan ve saÄŸduyu kaçınılmaz iki temel ilkedir. Toz bulutu içinden konuÅŸup yazmak bize sadece zaman kaybettirir. Sorunlarımızın çözümünde de bu durumun bir etkisi olmayacaktır. O yüzden olup bitene yaklaşırken bir kere saÄŸduyuyu kuÅŸanmalı, ikincisi, muhakkak olup bitenin etkisinden azade düÅŸünmeye ve akletmeye çalışmalıyız. Çünkü çoÄŸu kez bu sefer bir baÅŸka yanlışa kapı aralamak gibi durumları içselleÅŸtirmiÅŸ oluyoruz.

Ä°çinde bulunduÄŸumuz halin modern kültür ve epistemolojisinden bağımsız olduÄŸunu düÅŸünmüyorum. Herkes bu modern eÄŸitimden bir ÅŸekilde geçiyor. Medya ve iletiÅŸim aygıtları da bu kültürün çoÄŸaltıcısı ve taşıyıcısı durumunda…  O zaman bu kültürün bize kazandırdıkları refleksleri iyi anlamak zorundayız. Çünkü baÅŸka türlü doÄŸruya, adil olana ve hakikate ayarlı bir yaklaşıma ulaÅŸamayız.

Modern kültürün kazandırdığı bir sürü refleks vardır ama ben sadece iki tanesine iÅŸaret edeceÄŸim ki bu iki etkenin bizi saÄŸduyudan ve vicdanlı olmaktan uzaklaÅŸtırmakta önemli bir iÅŸleve sahip olduÄŸunu varsayıyorum.

Birincisi bir olayda birden fazla etken olabilir. Ama en öne çıkan etkene ve ayrıca eÄŸer vurgulanması gereken bir etken varsa ki bu genelde siyaseten ya da iktisaden böyle olur. O öne çıkartılarak diÄŸer bütün etkenler ya çok cılız bir ÅŸekilde dile getirilirken gözden saklanır ya da hiç kaale alınmaz. Ve o etkenlerin de aslında bu yegâne etkenden oluÅŸtuÄŸu varsayımına aklı, kalbi, ruhu ve saÄŸduyuyu da bir kenara bırakarak ona abanılır. Örnek mi istiyorsunuz. Ä°çeriden ve dışarıdan neredeyse bütün muhalif unsurlar, ne olursa olsun, hangi durumda gerçekleÅŸirse gerçekleÅŸsin, her ÅŸeyin sorumlusu onların nezdinde bellidir: CumhurbaÅŸkanı… Bu durum siyaset sosyolojisi açısından tam bir hamakat örneÄŸidir. Çünkü siyaset sadece cumhurbaÅŸkanından müteÅŸekkil deÄŸil ve bir sürü güç odağı bulunmaktadır. Ama olsun o hedef tahtasına konulmuÅŸtur ve her ÅŸey cumhurbaÅŸkanının aleyhine kullanılmalıdır. Biz buna indirgeme hastalığı diyoruz. Sebepleri teke irca ederek gerçeÄŸe ulaÅŸtığını sanma… Bunu bütün ideolojik yaklaşımlarda bulabiliriz. Kendi hatanı göz ardı edebilmenin önemli bir adımıdır da aynı zamanda… BaÅŸkasını suçlayarak kendini temize çıkarma bunu da ancak olayların nedenlerini teke indirgeyerek yapabilirsiniz… Bu hastalık modern kültürün baÅŸat öÄŸesidir.

Ä°kinci olay ise tekil olanı genel olana dönüÅŸtürme hastalığı… Bu genelleÅŸtirme oldum olası sorunlu gördüÄŸüm bir kavramsallaÅŸtırmaydı. Bu son olaylarla birlikte bu yaklaşımın nasıl kötülükler oluÅŸturacağını gözlemleme noktasında önemli bir veri sundu bize…  Åžimdi size ilginç bir örnek vereceÄŸim; Türk Ä°slamcılığı terkibi, siz buna Kürt Ä°slamcılığı terkibini de ekleyebilirsiniz. Ortada bir yanlış var. Türk kökenli arkadaÅŸlar, HDP’nin barajı aÅŸması sonucu Ak Partinin tek başına iktidar olamamasını oraya baÄŸlamalarından dolayı bir hataya düÅŸtüler ve Kürt Ä°slamcıların HDP’ye verdiÄŸi destek üzerinden bu kavramı olumsuz bir anlam yükleyerek kullanıma tevdi ettiler hatta bir adım ileri giderek Kürt kavramını da olumsuzlayarak tedavüle soktular. Böylece PKK’nın siyasal kolu olan HDP’nin desteklenmesi meselesini Kürtlere havale ederek bütün Kürtlerin sosyal medyada hain olduÄŸu gibi bir hava oluÅŸturuldu. Bu yanlış bir hükümdü. Ve bu hüküm ileride Kürtler ile Türklerin arasını derin bir uçurumla ayıracağını göremediler. Öfkeliydiler ve öfke gözlerini bürümüÅŸtü. Ä°lk saldırı HDP olacaktı ama onunla yetinmek zor olacaktı, iÅŸe bütün Kürtleri ekleyerek ancak yüreklerini soÄŸutabileceklerdi. Bu yanlışa ÅŸimdi ise Kürt kökenli Ä°slamcılar ve sol taife de katılarak Türk Ä°slamcılar terkibi üzerinden yeni bir heyula oluÅŸturuluyor ve kötü, ÅŸeytan, her türlü hatanın membaı gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu da tersinden aynı kötülüÄŸü oluÅŸturuyor. Zaten aklıselim her insan biliyor ki uluslar arası güçler ve onların derin siyasetçileri zaten bu Kürt Türk çatışmasını derinleÅŸtirmek ve böylece OrtadoÄŸu’da yeni bir yüzyıl daha kazanmak için ellerinden geleni ardına koymayacaklar. Peki, bize ne oluyor ki onların ekmeÄŸine yaÄŸ sürme konusunda bu kadar istekliyiz.

O yüzden bir diyalogun gerçekleÅŸebilmesi için ortada anlaşılan ve bilinen bir yöntemin varlığı kaçınılmaz olmalıdır. Ki kimin ne söylediÄŸini doÄŸru anlayabilelim ve deÄŸerlendirme yaparken neye atıf yapabileceÄŸimizi görelim… Bu yöntem o kadar önemli ki bugün Müslümanlar kendi aralarında bile bir diyalog geliÅŸtiremiyorlar. Hocanın biri bir ÅŸey söylüyor, diÄŸer hoca atılıyor ve bunun doÄŸru olmadığını söylemeye baÅŸlıyor. Sonra yine aynı hoca baÅŸka bir ÅŸey söylüyor, bir baÅŸkası bunun dinde yerinin olmadığını dile getiriyor. Åžimdi sorulması gereken ÅŸey ÅŸu: bir ÅŸeyin dinde olup olmadığını belirleyen ÅŸeyin kendisi nedir? Bu kendiye yönelik bilgiyi nerede bulacağız, üzerinde uzlaşılması mümkün bir veri var mı? Yoksa her isteyen kendine göre bir yöntem geliÅŸtirebilir mi? Bu yöntemin doÄŸru olup olmadığı konusunu nasıl deÄŸerlendirme konusu yapacağız. Ortada duran sorunları çözmeye yarayan bir yöntemimiz var mı? Yoksa bugüne kadar niye bir yöntem arayışını dillendiremedik? EÄŸer varsa yaÅŸadığımız sorunlara hangi çözümleri bu yöntem üzerinden geliÅŸtirdik ve bizi bir diyaloga neden taşımadı? Sorular çoÄŸaltılabilir. Ama önemli olan ÅŸey bu her ÅŸeyi teke irca etmekle bir ÅŸeyi genele irca etmenin birer modern hastalık olduÄŸunu görmemizdir. Ancak bu ÅŸekilde içinde bulunduÄŸumuz hali yeniden yorumlama ve anlama imtiyazı kazanabiliriz. Yoksa bu kör dövüÅŸü devam ederken yeni nesillerin Müslüman olmalarına hiçbir katkı sunamayacağız gibi görünüyor.

Ortaya atılan birçok kavramın belirli bir yöntem eksikliÄŸi yüzünden doÄŸru bir algılaması yapılamıyor. Çünkü herkesin kendine ait ya da içinde yer aldığı fikri veya siyasi bir akıma mensubiyetinden kaynaklı bir yöntemi var. Ama bu yöntem bir diyalog oluÅŸturamıyor, tam tersi ötekileÅŸtirici bir unsura dönüÅŸerek tekfiri çoÄŸaltan bir yaklaşıma ön ayak oluyor. Bir sürü örnek verilebilir: sadece tarihe yaklaşımımız üzerinden bir örnekle yetinelim…

Ä°slam Tarihi bir yanlışlar tarihidir. Kimse bugüne kadar bu dini veya Kuran’ı anlayamamıştır. Bugün biz bu Kuran’ı anlayabiliyoruz. O zaman bizim Ä°slam tarihi ile bağımızı yanlışlama üzerine kurmamız gerekmektedir. AÅŸağı yukarı bu böyle olmuyor mu? Buna Kuran Ä°slam’ı, Tasavvuf, Kelam, Fıkıh gibi çokça tartışılan diÄŸer kavramları da ekleyebiliriz. Yani bir ÅŸeyi yöntem olarak belirlerken sahip olduÄŸumuz kültürün baskın karakterde olduÄŸunu hesaba katmayı öÄŸrenmeliyiz. Ve bunun daha önce Müslümanlar tarafından kullanılıp kullanılmadığını dikkate almadan oluÅŸturacağımız her yöntem bizi biz olmaktan çıkarıyor ve kendi aramızda bir nifakın oluÅŸmasına zemin hazırlıyor.

Hala Müslümanların kahır ekseriyetini içine alabilecek modern bir söylem oluÅŸturabilmiÅŸ deÄŸiliz. Her konuda bu böyle; batının oluÅŸturduÄŸu bilimi alıp almayacağımızı, alırsak hangi ÅŸartlarda almamız gerektiÄŸini vesaire doÄŸru dürüst tartışabilmiÅŸ dahi deÄŸiliz. O zaman tez elden bir yöntem tartışmasının yapılması elzem haldedir. Ä°lk ÅŸartı da bu sahip olduÄŸumuz kültürü ciddi bir eleÅŸtiriye tabi kılarak baÅŸlamamızdır. Bu ÅŸart bize Müslüman olmak ile Müslüman’ca düÅŸünme arasındaki farkı verecektir. Ve böylece bileceÄŸiz ki Müslüman olmamız bizim Müslüman’ca düÅŸündüÄŸümüz anlamına gelmeyecektir. Yöntemimizi tarihimizle doÄŸru bir baÄŸ kurduÄŸumuzda kalıcı ve geneli kuÅŸatıcı bir zemine taşıyabiliriz. Söz uzayabilir, çokça ÅŸey söylenebilir. Ama bir tartışma baÅŸlaması noktasında bu kadarı yeterdir diye düÅŸünüyorum…  Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.